OTOPARSAN

OTOMOTIV ve MAKINA PARÇALARI SANAYI

İSTANBUL

An ISO 9001

Registered Company

Certificate No. 4573

İstanbul'a o kendine has atmosferini kazandıran en büyük öğe, hiç kuşkusuz ki İstanbul Boğazı'dır. O, İstanbul'u vazgeçilmez kılar… Hatta o, belki de İstanbul'un ta kendisidir!

Boğaziçi'ni, yani İstanbul Boğazı'nı tüm dünya 'The Bosphorus' olarak tanır. İşte bu ismin mitolojik hikâyesi de oldukça ilginçtir:

Tanrıların tanrısı Zeus'un, Hera'yla evli olmasına karşın kadınlara karşı önlenemez bir zaafı vardır. Her fırsatta karısını fani kadınlarla aldatır. Kocasının bu huyunu bilen Hera da son derece kıskançtır, hatta kimi durumlarda çok da acımasızdır.

Bir gün Zeus, yine karısını aldatır. Bu seferki sevgilisinin adı Io'dur. Durumdan şüphelenen Hera, Zeus'u denetlemek üzere yola çıkar. Bunu fark eden Zeus, yakalanmamak için gökyüzünü bulutlarla kaplar. Ancak Hera ısrarcıdır, Bulutları üfleyerek dağıtır. İşte o anda Zeus'un başka seçeneği kalmaz ve sevgilisi Io'yu bir öküze dönüştürür.

Hera bu, öyle kolay kolay kandırılır mı? Gördüğü şey sadece bir öküz olsa da Hera ikna olmaz. Ne kadar sinek, böcek, haşarat varsa öküzün üzerine salar!

Öküz, yani biçare Io o kadar rahatsız olur ki, canhıraş bir biçimde, şuursuzca koşmaya, kaçmaya başlar Ege'den Karadeniz'e doğru… Öyle can havliyle koşmuştur ki Io, arkasında da derin ve ölümsüz bir iz bırakır: Öküz geçidi, yani Bosphorus!

İstanbul'un can damarı Boğaziçi
İstanbul Boğazı, yaklaşık 30 kilometre uzunluğunda bir geçittir. Marmara Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlar. Bundan 7 bin yıl önce oluştuğu tespit edilen Boğaz'ın derinlik ortalaması 60, en derin yeri ise yaklaşık 100 – 120 metredir. Genişliği çok değişken olmakla birlikte en geniş yeri 3 bin 500 metreyi bulur. En dar yeri ise Rumelihisarı civarındadır ve yaklaşık 760 metredir. Kıyılarının uzunluğu ise Avrupa ve Asya yakalarında farklılık gösterir. Daha girintili çıkıntılı olan Avrupa kıyıları 55 km. uzunluğunda iken, Asya yakası kıyıları ise 35 km. uzunluğundadır.

Karadeniz'i açık denizlere bağlayan tek yol olması sebebiyle İstanbul Boğazı, tarihin tüm çağlarında büyük bir jeopolitik ve ekonomik öneme sahip olmuş, bu nedenle ülkelerin kontrol altına almak istedikleri bir suyolu olma özelliğini günümüze dek sürdürmüştür. İstanbul Boğazı, halen, Karadeniz'e kıyısı olan ülkeleri Marmara, Ege, Akdeniz ve nihayetinde okyanuslara götüren yolun alternatifsiz ve tek giriş kapısıdır. İşte bu yüzden her yıl, ham petrol ve LPG gibi tehlikeli maddeler de dâhil olmak üzere çeşitli yükler taşıyan binlerce ticari gemi ve tanker İstanbul Boğazı'ndan geçer. Deniz ulaşımında İstanbul Boğazı'nın uluslararası kullanımını ise 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesi düzenler.

İstanbul Boğazı, aynı zamanda, Avrupa'yla Asya'yı da birbirinden ayırır. İki kıta arasındaki ilk bağlantı 1973'te, 1. Boğaz Köprüsü ile kurulmuştur. Boğaz'ın ikinci köprüsü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ise 1988 yılında hizmete girerek Asya'yla Avrupa'yı ikinci kez birbirine bağlamıştır.

Balıkçılar, sandallar ve yıldızlar
Bizans döneminde İstanbul yerleşimi Tarihi Yarımada'da yoğunlaşırken, Boğaz üzerindeki yerleşimler ise küçük sahil köyleri ve kasabaları şeklinde kendini gösteriyordu. Bugün birbiri içine geçmiş Boğaz'ın sahil semtleri, o dönemlerde küçük balıkçı köyleriydi sadece…

Osmanlı döneminde yine çoğunlukla yerli balıkçı halkın yaşadığı şehirden uzak görünümdeki bu küçük köylerden bazıları, zamanla padişahların ve yüksek makamdaki devlet adamlarının mesire yerleri olarak da kullanılmaya başlandı. 1900'lü yıllara gelindiğinde Boğaz hâlâ, leb-i derya yalılarla bezeli bir görünümdeydi.

Günümüzde de Boğaz'a kıyısı olan semtlerde yaşamak, İstanbul'un ayrıcalığını bizzat yaşamak anlamına gelir. İstanbul'da yaşamak, eşsiz bir senfoniyi dinlemek gibiyse eğer, Boğaz semtleri de kesinlikle bu konser salonundaki VIP koltuklarıdır!

Marmara'dan İstanbul'a yaklaştığınızda sizi önce İstanbul'un o benzeri olmayan silueti karşılar… İmparatorların tahtı Sarayburnu solunuzdadır. Sola doğru yumuşak bir dönüşle Haliç'e girebilir, ya da dümdüz devam ederek Boğaziçi'ne, hiç de abartılı olmayacak bir diğer deyişle 'cennet labirentine' girebilirsiniz.

Büyük bir gemiyi idare eden fakat İstanbul Boğazı'nı tanımayan bir kaptan için aşması zor bir suyolu olan Boğaz, girintili çıkıntısı yapısı dolayısıyla, mavi ve yeşili bir arada barındıran irili ufaklı birçok koya da ev sahipliği yapar. Marmara'dan Karadeniz'e doğru yapılacak bir Boğaz gezisinde, sizi sağlı sollu saracak semtler de genellikle bu koylarda ya da burunlarda bulunur.

Kadıköy'ü sağınıza alıp ilerlerken Selimiye Kışlası'nın haşmetine şaşırır, bir süre sonra da Boğaz'ın binlerce yıllık yalnız bekçisi Kız Kulesi'yle selamlaşırsınız. Daha sonra da bir yanınızda Üsküdar, diğer yanınızda da Dolmabahçe Sarayı ve Beşiktaş'ı bulabilirsiniz. Boğaz Köprüsü'nün altından geçmek üzere ilerlerken gözünüze çarpacak ilk şey, batı yönünde, yani solunuzda kalacak Ortaköy Camii olacaktır. Ortaköy, Boğaz gezinizde mutlaka uğramanız gerek bir duraktır.

Ortaköy'ü ve Boğaz Köprüsü'nü de geçtikten sonra karşılaşacağınız semtlerden en önemlileri ve görmenizi önerdiklerimiz arasında (Avrupa Yakası) Arnavutköy, Bebek, Aşiyan, Rumelihisarı, Emirgân, Tarabya, Sarıyer ve Rumeli Kavağı ile (Anadolu Yakası) Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Kandilli, Beykoz ve Anadolu Kavağı'nı sayabiliriz.

Boğaziçi'nin tadına varmak için size, fotoğraf makinenizi ya da video kameranızı da mutlaka yanınıza alarak bir tekne turuna katılmanızı ve Boğaz'ın o kendine has iyotlu kokusunu içinize çeke çeke Boğaz'ı 'yaşamanızı' öneririz. Eğer tadı damağınızda kalırsa, gece vakti yemekli bir tekneyle bu turu tekrarlamayı da mutlaka düşünmelisiniz!

Kastelli Sanayi Sitesi C Blok No:23 Yakacık-ISTANBUL

Tel: +90 (216) 377 2025

 

Metin Kutusu: E-Mail:  otoparsan@gmail.com